*
Diyalizle Yaşam Engelliler Derneği Bize 0539 226 55 44 Ulaşabilirsiniz

Diyalizle Yaşam Engelliler Derneği Bize 0539 226 55 44 Ulaşabilirsiniz 

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - diyalizleyasam

Sayfa: 1 ... 53 54 [55] 56 57 ... 59
811
Diyalizle Yaşam / Böbrek kanserinde artış var
« : 05 Ağustos 2015, 18:38:40 »
Böbrek kanserinde artış var



Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdullah Demirtaş, son yıllarda dünya genelinde böbrek kanserindeki artış olduğunu belirterek, böbrek kanserinde risk taşıyan hastaların rutin sağlık kontrollerine mutlaka dikkat etmesi ve sigaradan uzak durması gerektiğini söyledi.

Doç. Dr. Demirtaş, yaptığı açıklamada, Amerika Üroloji Derneği’nin yayın organı ve üroloji alanında dünyanın en saygın dergilerinden biri olan The Journal of Urology dergisinde Haziran 2014’de yayınlanan bir makaleye dikkat çekerek, makalede, böbrek kanseri sıklığının yeni ortaya çıkan vaka sıklığında yüzde 17 oranında artış olduğu ve bu kanser vaka sıklığının gençlerde daha fazla ve ileri evre olarak görüldüğünün belirtildiğini kaydetti.

Erkeklerde 2-3 kat daha fazla görülüyor

Doç. Dr. Abdullah Demirtaş, böbrek kanseri risk faktörleri ve tanısı konusunda da bilgiler verirken, “Böbrek kanseri genellikle 50-70 yaşları arasında ortaya çıkar. Erkekte kadına göre 2-3 kat daha fazla görülür. Böbrek kanserinin nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak, böbrek kanseri gelişmesi açısından bazı risk faktörleri belirlemişlerdir. Bu risk faktörlerine sahip olan herkes böbrek kanserine yakalanmayacağı gibi her böbrek kanserli hastada da bu faktörler bulunmayabilir. Bu risk faktörleri; sigara, aile öyküsü, diyet, yüksek tansiyon, şişmanlık, radyasyon, diyaliz, genetiktir (Von Hippel-Lindau hastalığı). Böbrek kanseri başlangıç aşamasında çok belirgin bir yakınmaya sebep olmayabilir. Erken tanı konulduğunda tedavi hem daha kolay olmakta, hem de kanserden tamamen kurtulma olasılığı artmaktadır. Ancak, tümör büyüdükçe ve yayıldıkça tedavi olasılıkları azalmaktadır. En iyisi, erken tanı için rutin kontrolleri aksatmamaktır. Böylelikle rastlantısal yakalama şansı artacak ve dolayısıyla hastalıktan kurtulmak mümkün olabilecektir. Böbrek kanseri tanısında ‘ultrasonografi’ böbrekte tümör olup olmadığını belirlemek için kullanılacak en kolay ucuz ve hastaya zararı olmayan bir yöntemdir, bu tetkiklerde elde edilen görüntülerde böbrek tümörü gösterilmiş ise ya da şüphesi varsa bilgisayarlı tomografi (BT) incelemesi yapılmalıdır. Böbrek kanserinde risk faktörü taşıyan hastaların rutin sağlık kontrollerini dikkat etmeleri ve sigaradan uzak durmaları gerekir” dedi.

Böbrek kanserinin belirtileri

Böbrek kanserinin belirtilerinin idrardan kan gelmesi (zaman zaman çıplak gözle görülebilir, bazen kaybolabilir. Bazı durumlarda ise sadece idrar analizlerinde çıkabilir), böbrek bölgesinde kitle, ağrı, iştahsızlık, genel hastalık hali, kilo kaybı, tekrarlayıcı yüksek ateş, yüksek kan basıncı (hipertansiyon), kansızlık (anemi), kanser yayılmışsa yayıldığı organla ilgili bulgular olduğunu ifade eden Doç. Dr. Demirtaş, “Bu yakınmalar böbrek kanserinin belirtisi olabileceği gibi enfeksiyon gibi başka problemlerden de kaynaklanabilir. Bu yakınmalara sahip olan insanlar mutlaka bir üroloji uzmanına görünmelidirler” diye konuştu.

Doç. Dr. Demirtaş, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı'nda 2006 yılında böbrek tümörü nedeniyle 65 ameliyat yapıldığını, bu sayının 2014 yılında 87’e çıktığını ve bu artış oranının dünya genelindeki artış oranıyla uyumlu olduğunu kaydetti.

Doç. Dr. Abdullah Demirtaş, açıklamasının sonunda, Avrupa Üroloji Derneği web sayfasında Türk akademisyenler ve Türk Üroloji Derneği işbirliği ile hazırlanan http://patients.uroweb.org/tr/ adlı linkten, hastaların böbrek kanseri ve çeşitli ürolojik hastalıklar hakkında Türkçe olarak bilgi sahibi olabileceklerini sözlerine ekledi.


Kaynak kayserigundem.com ulaşmak için tıklayın.

812
Böbrek taşı ameliyatı radyasyonsuz yapılmaya başlandı



Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Üroloji Bölümünde, Türkiye’de az sayıda merkezde uygulanan ve MikroPNL adı verilen kapalı böbrek taşı ameliyatı daha da geliştirilerek, ultrasonografi yardımı ile radyasyonsuz yapılmaya başlandı.

Ameliyatla ilgili bilgiler veren Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdullah Demirtaş, yaptığı açıklamada, 2004 yılından beri kliniklerinde standart yöntemle perkütan nefrolitomi (PNL) ameliyatı yapıldığını ve klinik arşivinde 2 binden fazla takipli hasta dosyası olduğunu söyledi.

Son yıllarda özellikle lazer ve fiber optik alandaki teknolojik ilerlemelerin kapalı ürolojik ameliyatlarda yeni ufuklar açtığını kaydeden Doç. Dr. Demirtaş, “Standart PNL ameliyatı skopi cihazı yardımıyla (radyasyonla) ve ciltte yaklaşık bir santimetrelik kesi ile yapılır, Böbreğe taş kırma cihazı yerleştirmek için 1 cm’lik (30 F) dilatasyon yapılır, bu sırada böbrekte kanama meydana gelebilir. Hem hasta hem de sağlık personeli işlem sırasında cerrahın deneyimine bağlı olarak radyasyona maruz kalır. Standart PNL ameliyatında taşın yeri, büyüklüğü, hekimin deneyimine göre yaklaşık radyasyon süresi 3-20 dakika arasında değişir” dedi.

Doç. Dr. Demirtaş, MikroPNL adı verilen ve Türkiye’de az sayıda merkezde uygulanan kapalı böbrek ameliyatlarının 1,6 milimetrelik iğne ile yapıldığını, bu nedenle kanama riskinin çok az olduğunu belirterek, kendilerinin de bir yılı aşkın süredir kliniklerinde MikroPNL ameliyatlarını standart skopi kullanarak yaptıklarını ve özellikle 1 cm’den küçük ESWL dirençli taşlarda standart yöntemle ulaşılamayacak yerlerdeki taşların bile rahatlıkla temizlendiğini ifade etti.

Doç. Dr. Demirtaş, ameliyat yöntemi ile ilgili şunları ifade etti: “MikroPNL ile deneyimimiz artıkça kapalı böbrek taşı ameliyatlarını radyasyon kullanmadan ultrasonografi ile yapmaya başladık. Böylece hem hasta, hem de sürekli bu işle uğraşan sağlık personelimizin radyasyona maruz kalma riski önlenmekte. Uyguladığımız bu yöntemde yalnızca işlem başlangıcında üreter kateterinin yerini görmek için tek doz film almaktayız. Skopi süremiz 10-20 saniyeyi geçmemekte. Ülkemizde çok az merkezde ultrasonografi ile PNL ameliyatı yapılabilmekte, ancak bu şekilde hem ultrasonografi, hem de MikroPNL (kansız) ameliyat yöntemi bir ilktir”

Doç. Dr. Demirtaş, MikroPNL ameliyatından sonra hastanın cildinde yalnızca bir iğne deliği izi olduğunu, cilde herhangi bir kateter takılmadığını ve hastanın ertesi gün taburcu edildiğini sözlerine ekledi.


Kaynak kayserigundem.com ulaşmak için tıklayın.

813
Diyalizle Yaşam / Diyaliz Hastalarına Su Uyarısı
« : 05 Ağustos 2015, 18:34:47 »
Diyaliz Hastalarına Su Uyarısı



Diyetisyen Meltem Yeter, diyaliz hastalarının tedavilerinin yanı sıra beslenmelerinin de önemli olduğuna vurgu yaptı.

Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle diyaliz tedavisinin uygulandığını belirten Yeter, "Kronik böbrek yetmezliğine yola açan bazı nedenler arasında gloria nefrit adı verilen bir hastalık veya şeker hastalığı, ailevi olarak süre gelen böbrek rahatsızlığı, ayrıca böbrek taşları ve infeksiyonlar sayılabilir. Sağlıklı insanlarda böbrekler proteinlerin son atık ürünü olan ve vücudumuzda işe yaramayan üre ve kretaini atabilir ama böbrek hastalarında bu üre ve kreatin atılmaz ve kanda birikir. Bu da diğer organların işlevlerini yerine getirememesine sebep olur ve bulantı, kusma, nefes darlığı gibi şikayetlere sebep olabilir" dedi.
Gerek erken dönemde gerekse transplantasyon aşamalarında ve diyaliz esnasında nakil olmuş hastalarda beslenmenin öneminin çok fazla olduğunu belirten Yeter, "Bilinçli diyet uygulamalarıyla hem böbrek hastalıklarının ilerlememesini sağlamak hem de ilerlemiş hastalarda sıkıntıların, komplikasyonların en aza indirgenebilmesi için diyalizde beslenme çok önemlidir" ifadelerini kullandı.
Yeter, diyaliz hastalarının beslenmesinde dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle sıraladı:
"En önemli şeylerden biri sudur. Suyun fazla alınması veya tuzlu besin tüketilmesi hastalarda ödem ve tansiyon yüksekliği gibi sıkıntılar meydana getirir. Suyun fazla alınması tansiyon düşüklüğüne ve yanında bazı sıkıntıların artmasına neden olabilir. Bundan dolayı iki diyaliz arasındaki sıvı alımının hastanın kilosuna da bağlı olarak 2 kiloyu geçmemesi gerekir. Sadece su değil sıvı olarak çorbalar, meyve suları, diğer sıvı gıdaları aşırı derecede tüketmemek gerekir. Tuzlu gıdalardan kaçınmamız gerekir. Ekmekteki tuz, yemeklerde, salçalarda, salamura besinlerde, peynirlerde, hazır çorbalarda fazla miktarda görünmeyen tuz vardır. Bunlardan kaçınılması gerekir. Bir diğeri de potasyum ve fosfor dediğimiz minerallerdir. Potasyum diyaliz hastalarında ölümcül sonuçlara rastlanabilecek sonuçlar doğurur. Vücuttaki potasyumun artması demek kasların çok fazla demektir. Çok fazla çalıştığı içinde yorgunluk, halsizlik gibi sıkıntılar meydana getirebildiği gibi ani kalp durmalarına da sebep olabiliyor. Potasyum en fazla sebze ve meyvelerde vardır. Biz hastalarımıza en fazla sebze meyveleri karıştırarak yememelerini öneriyoruz. Bir öğünde mandalina yeniyorsa beraberinde portakalda yemeyin. Günde iki porsiyon meyveden fazlasını yemeyin. Fosfor ise süt ve süt ürünlerinde, balıkta, et ve et ürünlerinde bulunmaktadır. Fosfor için kalsiyum bağlayıcı ilaçlar var. Hastaların bu ilaçları doktor tavsiyesinde kullanmaları ayrıca önerilenden fazla süt ve et ürünlerini, sakatatları tüketmemeleri gerekir. Sebzelerden patatesin potasyum değeri yüksektir. Etinde potasyum değeri yüksektir. Meyvelerden muz, kavun, karpuz, üzümün çok fazla tüketilmemesi gerekir. Tadımlık olarak yemelerini öneriyoruz."


Kaynak kayserigundem.com ulaşmak için tıklayın.

814
Diyalizle Yaşam / Mete Eke’den Diyaliz Merkezine Ziyaret
« : 05 Ağustos 2015, 18:31:32 »
Mete Eke’den Diyaliz Merkezine Ziyaret



Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kayseri İl Başkanı Mete Eke, FMC Kayseri Erciyes Diyaliz Merkezi’ni ziyaret etti.Diyaliz Merkezi ile ilgili sorumlu müdür Dr. Gökhan Eryılmaz’dan bilgiler alan Eke, diyalize bağlı hastaları da ziyaret ederek...

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kayseri İl Başkanı Mete Eke, FMC Kayseri Erciyes Diyaliz Merkezi’ni ziyaret etti.

Diyaliz Merkezi ile ilgili sorumlu müdür Dr. Gökhan Eryılmaz’dan bilgiler alan Eke, diyalize bağlı hastaları da ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerinde bulundu.

Yerel seçimlere kısa bir zaman kala seçim çalışmaların hızlandıran MHP İl Başkanı Mete Eke, seçim çalışmalarının yanı sıra, hastane ziyaretleri de gerçekleştiriyor. Eke, bu kapsamda, Gaziosman Mahallesinde bulunan FMC Kayseri Erciyes Diyaliz Merkezi’ni ziyaret etti.


Kaynak kayserigundem.com ulaşmak için tıklayın.

815
Diyalizle Yaşam / Böbrekler olmadan hayat devam etmez
« : 05 Ağustos 2015, 18:05:40 »
Böbrekler olmadan hayat devam etmez



Farklı bir konu ve konukla yeni bir söyleşimizde daha sizlerle birlikteyiz. Hemen konuğumuzu tanıtarak başlayalım. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tokgöz bizlerle birlikte kendisi ile hem bölümünü tanıtıp tanıyacağız, hem de böbrek hastalıkları ile ilgili sizleri bilgilendireceğiz. Öncelikle hoş geldiniz hocam.

Hoş bulduk Selda Hanım.

**İlk olarak Nefroloji’nin açılımını yaparak başlayalım dilerseniz. Nefroloji nedir?

İki böbreğimiz olduğuna göre iki milyon nefronla genel olarak sağlıklı erişkinler doğar ve ömür boyu bu nefronlarla yaşarlar.

Nefroloji kelime olarak nefron dediğimiz bir kelime var oradan köken alıyor. Nefron her bir böbrekte iş yapan ünitelere nefron adını veriyoruz. Doğduğumuz esnada her bir böbrekte bu çalışan ünitelerin sayısı belli mesela yaklaşık olarak bir böbrekte bir milyon nefron bulunur. İki böbreğimiz olduğuna göre iki milyon nefronla genel olarak sağlıklı erişkinler doğar ve ömür boyu bu nefronlarla yaşarlar. Bunlar çalıştığı sürece böbreklerimizde çalışıyor anlamına gelir. Bu kelimeden nefroloji köken alıyor loji biliyorsunuz o konunun araştırıldığı alana kasıt ettiğine göre nefroloji nefron bilgisi gibi bir anlamı var.

**Peki, hocam hepimiz için hayati önem taşıyan böbreğin işlevi ve görevleri nelerdir?

**Sağlıklı bir vücutta hayati organlardan iki tanesi de böbrekler olmuş oluyor, böbreklerin işi vazgeçilmezdir böbrekler olmadan hayat devam etmez.

Evet, sağlıklı bir vücutta hayati organlardan iki tanesi de böbrekler olmuş oluyor, böbreklerin işi vazgeçilmezdir böbrekler olmadan hayat devam etmez. Böreklerin işi nedir diye sorulduğu zaman birkaç başlık altında toplanabilir. Böreğin en önemli işi hücre çevresinin sürekli aynı kalmasını sağlamaktır diyebiliriz. Bunun dışında küçük görevleri var mesela bazı hormonları böbrek üretir. Kan üretiminde esas rolü oynayan hormonumuz eritropoitin dediğimiz hormonun esas üretim yeri böbrekler bunun dışında başka bazı hormonlarında üretim yeri böbreklerdir. Başka tali görev diyebileceğimiz yan görevleri de var. Gerektiğinde glikoz üretebilir böbrekler ama esas önem ve görevleri biraz önce söylediğim gibi hücre dışı ortamın sürekli aynı kalmasını sağlamak bu hücre dışı ortam hayatın devamında çok önemlidir. Mesela bir kişinin sağlıklı olup olmadığını anlamak için kan alıp bakılıyor ya orada aslında baktığınız hücre dışı ortamdır. Kan hücre dışı ortam için bir örnektir. Bir kişinin sağlıklı olup olmadığını anlamak üzere insandan kan alıp bakıyoruz. Hücre dışı ortamda elektrolitler söz gelimi sodyum, potasyum, hidrojen hep belli aralıktadır. Kana baktığınız zaman bunların hep belirli aralıklarla olup olmadığına bakıyorsunuz. İşte bunların hep sabit kalmasını böbrekler sağlar nasıl sağlar? Vücuttaki yapım yıkım faaliyetlerini neticesinde ortaya çıkan fazlalıkları ve beslenme ile aldığımız fazlalıkları vücuttan uzaklaştırır. Böreğin işlevi kısaca bu şekildedir.

**Sırt ve bel ağrıları olduğu zaman çoğu kişi böbrekten şüpheleniyor, sizce bu her sırt ve bel ağrısı böbrek ağrısı mıdır?

**Ağrı böbrek hastalıklarında önemli bir belirti olabilir.

Ağrı böbrek hastalıklarında önemli bir belirti olabilir. Ama her bu bölgede belimizde böğrümüz diyoruz bu yan taraflar ya da sırtımızda hissettiğimiz ağrıyı böbreğe bağlamak yanlış olur. Sebeplerden sadece bir tanesi böbrekler aslında o bölgedeki ağrıların böbrekten daha sık bağlı olduğu sebep hareket sistemi yani bel kemiği kaynaklı olma ihtimali böbreğe göre daha sık rastlanır.

**Böyle bir rahatsızlığı olduğunda size başvuru yapıldığında ne gibi tahlillerden geçiriyorsunuz hastalarınızı? Böbrekten mi yoksa sırt ağrısından kaynaklımı olduğunu nasıl tespit ediyorsunuz?

Evet, öncelikle hastanın böbrek fonksiyonlarının nasıl olduğuna bakıyoruz kandan ve idrardan şikâyetlerde bize yol gösteriyor tabi ki, biz kendimiz için ipucu olabilecek belirtileri o kişiye sorarak anlamaya çalışıyoruz ve muayene ediyoruz. Muayene de böbrek hastalığı işareti var mı? Onu arıyoruz ve kan ve idrar tetkiki yapıyoruz. Kanda böbrek işlevini gösteren ölçülere bakıyoruz. İdrarda böbreklerin iyi çalışıp çalışmadığını bize birçok belirti gösterebiliyor. Bunları bir araya getirerek o kişinin böbreklerinin bu şikâyetlere yol açıp açmayacağını ortaya koyuyoruz.

**Peki, hocam, kronikleşen idrar yolu enfeksiyonları böbrek hastalıklarına davetiye çıkarıcı bir etken midir?

**Nefroloji deyince tabi sadece böbreğin içerisinde sınırlı değil idrar böbrekte oluşuyor ve böbreği terk ettiği noktaya kadar nefrolojinin alanına girmiş oluyor.

Elbette yani nefroloji deyince tabi sadece böbreğin içerisinde sınırlı değil idrar böbrekte oluşuyor ve böbreği terk ettiği noktaya kadar nefrolojinin alanına girmiş oluyor. Enfeksiyonlarda bu tarif ettiğimiz yol boyunca bir noktada gelişebilir. Enfeksiyonlar mikroorganizmalara bağlı bir gelişiyor biliyorsunuz. Tabi ki kronikleşirse tekrar eden enfeksiyonlar yukarı doğru ilerleyerek böbreğin parankim dediğimiz iş yapan bölgesini etkileyip yetmezliğe götürebilir.

**Konu böbrek yetmezliğine gelince böbrek yetmezliği nedir?  Birde onu açıklayalım isterseniz?

Böbrek yetmezliği böbreğin işini yapamaz hale gelmesi diye basitçe tarif edebiliriz. Böbreğin işinden bahsettik biraz önce böbrek yetmezliğe girerse bu işi yapamaz ve yapamamasına bağlı sonuçlar ortaya çıkar en önemli görevi de hücre dışı çevrenin aynı kalmasını sağlamak olduğuna göre eğer böbrekler yetersiz ise bu çevre aynı kalmaz. Orada işte kandan bu çevrenin değerlerinin olumsuz yönde etkilendiğinin işaretlerini hep görürüz.

**Bülent Bey peki, hangi evrede diyaliz makineleri devreye giriyor böbrek yetmezliğinde?

**Beşinci derecesi en ileri derecesidir kronik böbrek hastalığının ve o aşamada diyaliz gerekir.

Kronik böbrek hastalığının dereceleri var bu konuda tüm Dünyada bu alanda çalışan hekimlerin yaptığı o ortak anlaşmalara göre yani konuya göre tedavileri de değişen dereceleri olduğu için, beş sınıfa ayrılabiliyor. Beşinci derecesi en ileri derecesidir kronik böbrek hastalığının ve o aşamada diyaliz gerekir. Bu dereceleri nasıl belirliyoruz? Bu dereceleri böbrek işini gösteren en iyi test böbreklerin süzme gücü diyebileceğimiz tıbbi terim olarak ta glomörül süzülme hızı dediğimiz bir ölçüm var buna göre bakıyoruz. Sağlıklı bir erişkinde mesela diyelim ki 40 yaş civarında bir insanla karşı karşıyayız, böbreğin süzme gücü diyebileceğimiz bu glomörül süzme gücü ölçtüğümüz zaman dakikada yüz yirmi bin (120.000) litredir. Bu kronik böbrek hastalığının beşinci evresinde iyice azalır 15 mililitre bölü dakikanın altına düştüğü zaman mutlaka ya diyaliz, diyaliz yerine belki de eğer bir böbrek bulabilirsek verici bulabilirsek canlı yâda kadavra böbrek nakli bu hasta için çaredir.

**Peki, diyaliz işleminde neler yapılıyor hocam? Hastalar diyalizden sonra baya bir sarsılmış olarak yorgun, bitkin bir şekilde çıkıyorlar bunun nedeni nedir?

**Aslında yorgun, bitkin çıkma durumu beklediğimiz bir şey değil bu bir şekilde kulaktan kulağa yayılıyor ve diyaliz aşamasına bir insan geldi ise bu söylentiler bu durumla karşı karşıya olabilecek bir insanı olumsuz etkiliyor.

Aslında yorgun, bitkin çıkma durumu beklediğimiz bir şey değil bu bir şekilde kulaktan kulağa yayılıyor ve diyaliz aşamasına bir insan geldi ise bu söylentiler bu durumla karşı karşıya olabilecek bir insanı olumsuz etkiliyor iyi ki sordunuz aslında. Bu diyalizi tolera edememek yâda diyaliz sonunda bu tip halsizlik ya da bitkin düşmek gibi durumlar koşul değişir herkeste olacak diye bir şey yok kesinlikle belli bir sıklığı var. Diyalizin detayına indikçe bunları da yok etmek için elden gelen yapılıyor. Diyalizi bir çare olarak görmek doğrusu bundan kırk sene önce Dünyada diyaliz yaygın değildi ve aslında o zamanlar için kronik böbrek hastalığı son evreye gelmiş bir kronik böbrek hastalığı belki de çaresiz demek gerekiyordu  şimdi ise tüm Dünyada diyaliz imkânları yayıldı bu yüzden diyalizi bir çare gibi görmek en doğrusu çünkü diyaliz neticede böbreğin vücuda yetişemediği derecede kronik böbrek hastalığı aşamasına gelmiş bir hastada onu tedavi etmek için uyguluyoruz. Sizin bahsettiğiniz zannediyorum hemodiyaliz, makine diyalizi, kol diyalizi diye bilinen bir merkezde yapılan hastamızın kanını alarak geri vererek yaptığımız bir tedavi şekli.

**Peki, diyalizin farklı bir şekli daha mı var?

**Kronik böbrek hastalığı tanım olarak nefron kaybı ile kendisini gösterir bu nefron kaybı ilerleyicidir ve geri dönüşümsüzdür.

Evet, farklı bir diyalizde karın diyalizi dediğimiz yöntemdir oda bir diğer diyaliz tipidir. Hangisinin daha iyi olduğu sorulur bu aşamaya gelen hastalar tarafından aslında doğru soru, doğru sıralanışın hangisi olduğu şeklinde olsa daha doğrudur. Şunu demek istiyorum kronik böbrek hastalığı tanım olarak nefron kaybı ile kendisini gösterir bu nefron kaybı ilerleyicidir ve geri dönüşümsüzdür. Bugün ki elimizdeki imkânlarla bunu tam olarak durduracak bir tedavimiz yok ilerler ve diyaliz aşamasına geldiği zaman eğer bir böbrek nakli yapabiliyorsak yaparız ki bu her zaman mümkün olmaz o zaman diyalize mecburuzdur. Diyaliz bu aşamaya gelmiş insanlardaki temel tedavi biçimidir ve iki tane diyaliz yöntemimiz var bir karın diyalizi dediğimiz yöntem.

**Ben mesela karın diyalizini bilmiyordum ilk defa sizden duydum, sadece diyaliz deyince benim aklıma makineli diyaliz geliyordu belki birçok kişide bilmiyordu bu diyaliz yöntemini.

**Karın diyalizi evde yapılan bir tedavi tipi diyaliz tipi.

Karın diyalizi evde yapılan bir tedavi tipi diyaliz tipi. Hastalar evde yaparlar mesela daha çok belli yaşın üzerinde ise bir insan evde daha çok vakit geçirmek ister bir merkeze gidip gelmek onun için zor olabilir. Kendi tedavisini kendisi yapması hoşuna gidebilir evde veya bahçede yani ortamından kopmak istemeyen hastalar için bu daha bir avantajlı olabiliyor karın diyalizi dediğimiz uygulama her tedavinin artısı ve eksisi var. Periton diyalizinde riskli tarafları olduğu gibi hemodiyalizinde riskli tarafları var. Daha çok Türkiye’de ve Dünya’da hemodiyaliz uygulanıyor o makine dediğimiz diyaliz onun nasıl uygulanıyor derseniz. Basitçe bir insandan kanı alıyoruz ve geri veriyoruz. Geri vermeden önce o kanın içerisinde böbreğin atamadığı bir takım çözünür maddelerden kurtuluyoruz. Toplamda klasik olarak 4 saat sürüyor bu tedavi ama haftada en az iki sefer 4’er saat bu makinede duruyoruz.

**Yani hocam, bir nevi böbreğin yapmış olduğu işlevi yapamaz hale geldiğinde diyaliz makineleri devreye girerek böbreğin yapması gereken görevi makineler yapıyor.

**Yaygın olan iki çeşit diyalizden bahsettik.

Kesinlikle yani aslında zaten bu tedavilere böbreğin yerini tutan tedaviler anlamına gelen renal replasman tedavileri denir. Böbrek naklide bu gruptadır diyalizlerin hepside bütün diyaliz çeşitleri de. Şimdi biz burada yaygın olan iki çeşit diyalizden bahsettik hemodiyaliz ve periton – karın diyalizi başka diyaliz yöntemleri de yok değil var.

**Birde böbrek hastalarının renginde sararma, morarma gibi değişiklikler oluyor hocam bunun nedenleri nedir?

**Siz caddelerde böbrek diyalizi yapan insanları birbirinden ayırt edemezsiniz.

Bunlar eskiden kalma hikâyeler artık bugün ki koşullarımızda bugün ki elimizdeki imkânlarla bu tip renk değişikliklerini beklemiyoruz olmuyor da. Siz caddelerde böbrek diyalizi yapan insanları birbirinden ayırt edemezsiniz. Geç tanı konan eski olgularımız var. Onlar öyle bir toprak rengi, sarı bir renk işte bunlar artık dediğim gibi bugün ki imkânlarımızla beklediğimiz görüntüler değil. Bugün yeterli diyaliz yaptığımız bunun dışında tedavisini tam düzenlediğimiz böbrek yetmezliği olan insanda böbrekleri çalışan insanla görüntü olarak ayırt etmeniz mümkün değil. Hatta bazı hastalarımız hastalıklarını gizli tutarlar.

**Evet, böbrek hastası olduklarını söylemeyenlerde oluyor.

Olabiliyor anlayamıyorsunuz da zaten, neden söylemiyorlar zaten meslek kuralları gereği bizde hastamız geldiği zaman yanında getirdiği kişileri anlarız ki paylaşmaya açıktır. Söylemesine gerek yok bu insanlar yanımda geldi onlar da benimle ilgili bazı şeyleri duyabilir bize tabi ki işte şu kişinin durumu nasıl ben onun akrabasıyım gibi telefonla yada başka şekilde irtibata geçenlerde olur iyi demek dışında başka bir seçeneğimiz olmaz.

**Hasta hakkında dışarıya bilgi verilmemesi çok güzel aslında, hasta ile birebir konuşmak daha mantıklı.

**Bülent Bey, ben size hem bizleri hem okurlarımızı alanınızda bilgilendirdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Bende bizlere bu fırsatı verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.

**Bir başka söyleşimizde yeniden görüşmek dileği ile hoşça kalın.


Kaynak kayserigundem.com ulaşmak için tıklayın.

816
Diyalizle Yaşam / Kayseri ‘Ev Hemodiyalizi’ni konuştu!
« : 05 Ağustos 2015, 17:41:13 »
Kayseri ‘Ev Hemodiyalizi’ni konuştu!



26 Nisan Pazar günü Kayseri Hilton Hotel’de gerçekleştirilen ‘Diyalize Güncel Bakış Toplantısı’nda Prof.Dr.Ercan Ok konuştu.

Toplantıda konuşan Prof. Dr. Ercan Ok, “Türk Nefroloji Derneği’nin 18 yaş üzeri 10 bin 872 kişiyle görüşerek yaptığı araştırma, Türkiye’de 7 milyon 300 bin kişinin, böbrek hastası olduğunu bilmediğini ortaya koyuyor. Bununla birlikte 2 milyon 369’ü ileri derecede böbrek hastası. Herhangi bir şikayetin olmaması, hastalığın sinsice ilerlemesine neden olabiliyor. Türk Nefroloji Derneği’nin araştırması, böbrek yetmezliğine ilişkin tedavi yöntemlerinin sorgulanmasını ve önemini artırıyor” dedi.
 
Böbrek hasta sayısındaki hızlı artış, tedavide gelinen noktanın önemini artırdı. Ülkemizde henüz 300 civarında hasta tarafından uygulanan Ev Hemodiyalizi, diyaliz hastalarına umut ışığı oldu. Diyaliz hastalarının sürekli hastane ve klinik ortamlarına maruz kalması, hastalık psikolojisiyle yaşaması manasına da gelebiliyor. Ayrıca diyalize girilen günlerde harcanan zaman ve diyaliz sonrası yaşanan fiziksel yorgunluk, bireylerin sosyal yaşamdan silinmesine neden olabiliyor. Böbrek yetmezliği tedavi yöntemleri içerisinde önemli bir etkiye sahip olan Ev Hemodiyalizi, bireylere daha özgür ve kaliteli bir yaşam hakkı sağlıyor” dedi.
 
Kadavradan böbrek nakline eşit uygulama: Ev Hemodiyalizi

Böbrek yetmezliği ve böbrek yetmezliğinin evde tedavisine yönelik açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ercan Ok, “Günümüzün ve ülkemizin en önemli sağlık problemleri arasınra yer alan böbrek yetmezliği, özellikle tansiyon, şeker ve nefrit (böbrek iltihabı) kaynaklı olabiliyor. Vücut sıvılarının yapısını, hacim dengesini ve atık ürünleri idrar şeklinde atmamızı sağlayan böbreklerin vücuttaki fonksiyonunu yeteri düzeyde yerine getirememesi sonucu böbrek yetmezliği meydana geliyor. Böbrek yetmezliği ilk aşamada ise bir süre ilaçla tedavi edilebiliyor fakat daha ileri safhalarda diyaliz tedavisi uygulanmaya başlanıyor. Klinik diyalizinin alternatifi olan Ev Hemodiyalizi ise kadavradan böbrek nakline eşit, oldukça etkili bir tedavi türü. Böbrek nakli diğer tedavi türleri arasında en net sonuç veren olmasına rağmen uyumsuzluk yaşanması ihtimalini de barındırmaktadır” diye konuştu.
 
‘Ev Hemodiyalizi’ diyaliz hastalarına yaşam vadediyor

Söz konusu tedaviler içerisinde Ev Hemodiyalizi’nin diyaliz hastaları açısından önemine vurgu yapan Prof. Dr. Ercan Ok, “Hastalık ve tedavi süreci açısından bakıldığında en zor hastalıklardan biri olan böbrek yetmezliği, hastaları ruhsal ve fiziksel açıdan yormakta. Diyaliz hastalarına daha kaliteli bir yaşam imkanı sunan Ev Hemodiyalizi, SGK tarafından ücretsiz olarak sunulmaktadır. Klinikte 3 gün 4 saat diyaliz olma imkanına sahip olan hastalar, Ev Hemodiyalizi’ni tercih etmesi halinde 2 aylık bir eğitimin ardından kendi diyalizini kendi uygulayacak ve diyaliz süresini daha uzun tutma imkanına sahip oluyor. Genelde gece uyurken yapılan ev hemodiyalizi sayesinde hastalar, zamanlarını diledikleri gibi değerlendirebilmenin yanında klinik diyalizi sonrası yaşadıkları tüm yan etkilerden (halsizlik, kramp, bayılma, tansiyon düşmesi vs) kurtuluyor. İlaç kullanımını ve perhiz uygulamasını asgari düzeye indiren ev hemodiyalizi, hastaların yaşama sağlıklı insanlar düzeyinde devam etmesini sağlıyor” dedi.


Kaynak guzelliksanati.com ulaşmak için tıklayın.

817
Diyalizle Yaşam / Böbrek naklinde robotik cerrahi
« : 04 Ağustos 2015, 21:02:15 »
Böbrek naklinde robotik cerrahi



Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, böbrek nakillerini robotik cerrahiyle yapmaya başladı. Uygulamayla hem yüzde 100 başarı sağlandı, hem de ameliyat süresi kısaldı.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Aydın Dalgıç, canlı vericiden böbreğin çıkarılmasında robotik cerrahiyi kullanan ilk ve tek merkez olduklarını belirterek, "Bu yöntemle nakil yapılan hastalarda yüzde yüz başarı oranı var. Bütün organların da hastaların da yaşama oranı yüzde yüz. Bu dünya çapında iyi bir başarı" dedi. Sağlık Bakanlığı Organ Nakli Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Dalgıç, robotik cerrahinin, genel cerrahi alanında yapılan en son ve en büyük yeniliklerden biri olduğunu söyledi.

3 YILDA 42 OPERASYON

Prof. Dr. Dalgıç, 3 yılda robotik cerrahiyle 42 böbrek nakli ameliyatı yaptıklarını dile getirerek, "Bu yöntemi canlı vericiden böbreğin çıkartılmasında kullanıyoruz" diye konuştu.

Büyük kesiler olmuyor

Robotik cerrahinin avantajları konusunda da bilgiler aktaran Dalgıç, şunları söyledi: "Robot teknolojisiyle ameliyatları hastanın karnında büyük kesiler yapmadan vücudun içerisine girip yapabiliyoruz. Üç boyutlu ve aktif bir kamera sistemi var. Robot teknolojisi ameliyatların normal sürelerini de kısaltıyor."


Kaynak aksam.com.tr ulaşmak için tıklayın.

818
Diyalizle Yaşam / Tek ameliyatta çift organ nakli
« : 04 Ağustos 2015, 20:59:02 »
Tek ameliyatta çift organ nakli



EGE Üniversitesi Hastanesi'nde ileri derecede karaciğer ve böbrek yetmezliğinden organ bekleyen 27 yaşındaki Arzu Sabah'a aynı donörden karaciğer ve böbrek nakli aynı anda yapıldı.

Beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybeden 43 yaşındaki Gönül Dünya'nın organları iki kişinin hayatını kurtardı. Dünya'nın bir böbreği 57 yaşındaki Cafer Tayyar Tosunoğlu'na nakledildi. Karaciğer ve diğer böbrek ise aynı anda yapılan ameliyatla Arzu Sabah'a nakledildi. Doğuştan karaciğer hastalığının böbreklerine verdiği hasardan dolayı karaciğer ve böbrek yetmezliğini aynı anda yaşayan Arzu Sabah, Ege Üniversitesi Hastanesi'nde yapılan başarılı nakil ameliyatıyla yeniden hayata döndü.

Kendisi de Denizli'de sağlık teknisyeni olan Arzu Sabah'ın ameliyatını gerçekleştiren Ege Üniversitesi Organ Nakli (böbrek) Sorumlusu Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun ve Ege Üniversitesi Karaciğer Nakli Birimi Sorumlusu Prof. Dr. Murat Sözbilen her iki hastanın durumunun gayet iyi olduğunu ve en kısa zamanda taburcu edebileceklerini açıkladı.

Görevli olduğu Ege Üniversitesi Hastanesi'nde 1800'ün üzerinde böbrek nakli ameliyatını başarıyla gerçekleştiren Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun, "Yılda yaklaşık 130-135 böbrek nakli gerçekleştiriyoruz. Bu nakillerin vericilerinin yüzde 60'ı canlı, yüzde 40'ı ise kadavradan alınıyor. Hastanemizde hem yetişkin hem çocuk hem de yeni doğanlara organ nakli yapabiliyoruz" dedi.

Hastanın karaciğer naklini başarıyla gerçekleştiren Prof. Dr. Murat Sözbilen, aynı anda hem böbrek hem karaciğer nakli yapmanın riskli ve zor olduğunu ancak ameliyatın başarıyla tamamlandığını söyledi. Prof. Dr. Sözbilen, "Hastada karaciğer enzim efekti vardı. Bu da böbreklerde hasara neden oluyordu. Karaciğer nakliyle böbrek naklinin mutlaka bir arada olması gerekiyordu" dedi. Prof. Dr. Murat Sözbilen yaklaşık bir hafta içinde hastayı taburcu edebileceklerini açıkladı.

Sabah, aynı zamanda organ bağışında bulunan donörün diğer böbreğinin nakledildiği Cafer Tayyar Tosunoğlu'yla da böbrek kardeşi olmuş oldu. DHA

819
Diyalizle Yaşam / Organ naklinden sonra maça çıktılar
« : 04 Ağustos 2015, 20:57:06 »
Organ naklinden sonra maça çıktılar



Organ nakli olduktan sonra sağlıklarına kavuşan hastalar Çengelköy Spor Kulübü ile futbol karşılaşması yaptılar

Medicana Çamlıca Hastanesi'nde organ nakli ameliyatı ile yeniden sağlığına kavuşan organ nakil hastaları, Çengelköy Spor Kulübü futbol takımı ile bir araya gelerek, futbol maçı yaptılar. Fenerbahçe forması giyen Moussa Sow’un kardeşi Amadou Sow’u geçtiğimiz günlerde transfer ederek dikkatleri üzerine çeken Çengelköy Spor Kulübü, hastaların yeni hayatlarına spor yaparak başlamalarını sağladı. Organ naklinin spor yapmalarına da bir engel olmadığını kanıtlayan katılımcılar, organ bekleyen hastalar için de somut bir umut ışığı oldu.

30 Temmuz Perşembe günü, Çengelköy Spor Kulübü Rasathane Tesislerinde; Organ bağışı ve nakli konusundaki bilgi ve farkındalığın artırılması amacıyla düzenlenen "Organ Bağışla Hayat Kurtar" etkinliği kapsamında, böbrek nakli olan hastalar ve Çengelköysporlu futbolcular, futbol maçı yaparak eğlenceli dakikalar geçirdiler.

BAĞIŞLANAN HER ORGAN HAYATA TUTUNAN BİR İNSANDIR

Futbol maçı öncesinde, katılımcılara organ bağışı ve nakli konusunda bilgi veren Medicana Çamlıca Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Alp Gürkan, “Organ nakli olan bireyler diğer sağlıklı insanlar gibi spor yapabiliyor, normal hayatlarına devam edebiliyor. Ülkemizde organ bekleme listelerinde hasta sayıları giderek artarken, yapılan organ bağışları ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalıyor” dedi.

Çengelköy Spor Kulübü'ne, organ bağışı konusunda gösterdikleri hassasiyetten ötürü teşekkür eden Prof. Dr. Alp Gürkan, “Eğer bir şeyleri gömmeniz gerekiyorsa; hatalarınızı, kusurlarınızı, insanlara olan önyargılarınızı gömün. Bir kişi organlarını bağışlayarak birçok insana yaşama şansı verebilir ’’ mesajını verdi.


Kaynak aksam.com.tr ulaşmak için tıklayın.

820
Diyalizle Yaşam / İSTANBUL’A YÜRÜYOR…
« : 01 Ağustos 2015, 12:27:48 »
İSTANBUL’A YÜRÜYOR…



2010 yılında organ bağışına dikkat çekmek için Giresun’dan Ankara’ya yürüyen gazeteci Fırat Akyol yine yollara düştü. Gönüllü olarak organ bağışı kampanyası yürüten ve Giresun Organ Bankası adı altında birde dernek...

010 yılında organ bağışına dikkat çekmek için Giresun’dan Ankara’ya yürüyen gazeteci Fırat Akyol yine yollara düştü. Gönüllü olarak organ bağışı kampanyası yürüten ve Giresun Organ Bankası adı altında birde dernek kuran Fırat Akyol, bir kez daha organ bağışına dikkat çekmek için bu kez İstanbul’a yürüyor. Akyol, ‘Ölüme Gol’ adını verdiği Giresun-İstanbul yürüyüşüne başladı. Ankara yürüyüşünü 20 günde tamamlayan Akyol, İstanbul yürüyüşünü 40 günde tamamlamayı planlıyor. Akyol, Atatürk Meydanı’nda arkadaşlarıyla vedalaşarak yaya olarak İstanbul’a doğru yol aldı.
Organ bağışı bekleyen yüz binlerce insana umut olmak için yola çıktığını vurgulayan Akyol, “Belki ben bir kişiyim ama organ bekleyen yüz binlerce insanın umudu bizler oluyoruz. Onlar için yollara düşüyorum. Bu yürüyüşün sonunda da organ bağışı bilincinin gelişimine katkı yaparak birçok bağışa vesile olacağına inanıyorum. İnşallah hedefime ulaşacağım” dedi.
Akyol, yürüyüşü sırasında uğrayacağı yerlerde organ bağışına dikkati çekmek için etkinlikler yapacağını belirterek, “Sadece yürüyüş gerçekleştirmeyeceğim. Birçok ile uğrayacağım, kaymakamlar, valiler ve belediye başkanları ile görüşeceğim. Seminerler düzenleyerek organ bağışının önemini anlatacağım” diye konuştu.
Vatandaşlara organ bağışı çağrısında bulunan Akyol, “Bu bir macera değil. Benim hedefim yaşamlara yaşam katabilmek. Onların bir umudu olmak istiyorum. O insanların yanında olunmalı. Hiç beklemeden organ bağışında bulunulmalı. O insanları lütfen kurtarın” ifadesini kullandı. Akyol, Giresun-İstanbul arasındaki yürüyüşünü 40 günde tamamlamayı planladığını sözlerine ekledi.


Kaynak giresungazete.net ulaşmak için tıklayın.

821
Minik Habip e Annesi, Böbreğiyle Yeniden Can Oldu



Antalya'da, doğuştan polikistik böbrek yetmezliği olan 2. beş yaşındaki oğlu Habip'e böbreğiyle ikinci defa hayat veren 34 yaşındaki Senem Güney, 'Gerekirse oğlum için kalbimi de hiç düşünmeden veririm' diye belirtti

Antalya'da, doğuştan polikistik böbrek yetmezliği olan 2. beş yaşındaki oğlu Habip'e böbreğiyle ikinci defa hayat veren 34 yaşındaki Senem Güney, "Gerekirse oğlum için kalbimi de hiç düşünmeden veririm" diye belirtti . Van'ın Erciş İlçesi'nde oturan Güney Ailesi'nin üçüncü çocuğu Habip'in, doğuştan polikistik böbrek yetmezliği hastalığı olduğu ortaya çıktı . 2. beş yaşına geldiğinde böbrek yetmezliği başlayan Habip Güney'in doktorları, diyalize girmesi gerekmekde olduğunu belirtti . 3 çocuk annesi Senem Güney, 2 ay diyalize giren oğlunun çektiği acıya daha çok dayanamayınca böbreklerinden birini vermek talep etti . Ailenin gelmekde olduğu Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi'nde gercekleşen tetkikler neticesi , nakilde sakınca olmadığı saptadı . Organ Nakli Merkezi Müdürü ve Cerrahi Sorumlusu Doç. Dr. İbrahim Aliosmanoğlu ve ekibi tarafından yapılan operasyonla, anneden alınan böbrek, Habip Güney'e başarıyla nakledildi. Mutluluğunun kelimelerle anlatılamayacağını açıklayan Senem Güney, "Oğluma birinci yaşamını dünyaya getirirken, ikinci hayatı da şimdi verdim. Diğer böbreğimi de isteseler hemen veririm. Böbreğim ve kalbim evladıma feda olsun. Hayatımı evlatlarım için veririm, ben onlar için yaşıyorum. Allah'a şükür oğlum şimdi çok fazla iyi" diye belirtti . Ameliyatla alakalı veri (bilgi) veren Doç. Dr. İbrahim Aliosmanoğlu, "Hasta 2 ay önce diyaliz programına alındı. 7 ay öncesinden de Sağlık Bakanlığı Böbrek Bekleme Sırası'na kaydı yapılmıştı. Şayet anne yüreği dayanamadı ve verici oldu. Anne ve oğlunun sıhhat durumu iyi. Taburcu etmeye hazırlanıyoruz" diye açıkladı . Asıl amaçlarının kadavradan organ naklini artırmak olduğunu kaydeden Doç. Dr. Aliosmanoğlu, "Amaç canlıdan canlıya nakil yapmak olmamalı, organ bağışının artırılması gerekmektedir. Kadavra bağışının ülkemizde az olması gerekçesiyle canlıdan canlıya bağış daha çok " diye belirtti . - Antalya


Kaynak ajans34.com ulaşmak için tıklayın.

822
Diyalizle Yaşam / Hastalığı aşklarıyla yendiler
« : 01 Ağustos 2015, 12:17:17 »
Hastalığı aşklarıyla yendiler



Diyaliz merkezinde tanışıp evlenen, beraber sağlıklarına kavuşan Selahattin ve Sevgi Çağdaş çifti önce aşkta, sonra sağlıkta kazandıklarını söyledi.

Eşiyle tanıştıktan sonra yaşama sevincini yeniden yakaladığını belirten Selahattin Çağdaş, mutlu bir evlilikleri olduğunu söyledi. Selahattin Çağdaş, “Eşim 17, ben 10 yıl diyalize girmiş kişiler olarak diyaliz merkezinde tanıştık. Kader arkadaşıydık. Aşkımız bizi hayata bağladı” dedi.
Kendisinin 5, eşinin 3 kez ameliyat olduğunu kaydeden Selahattin Çağdaş, “Her ameliyatı kendimizde yenileme olarak kabul ettik” diye konuştu.

EROL AKKIR Antalya DHA


Kaynak milliyet.com.tr ulaşmak için tıklayın.

823
Diyalizle Yaşam / "Valizli bekleyiş"te mutlu son
« : 01 Ağustos 2015, 12:08:25 »
"Valizli bekleyiş"te mutlu son



Çanakkale'de nakil umuduyla valizini hazırlayıp kapının yanına koyan 68 yaşındaki diyaliz hastası Mehmet Baştimur, 8 yıl sonra Bursa'da organları bağışlanan kadından alınan böbrekle sağlığına kavuştu - Baştimur: - "Evimde hastaneye yattıktan sonra kullanacağım eşyaları hazırladım, valize koydum. 8 yıldır bu anı bekliyordum"

Çanakkale'de nakilden ümidini kesmediği için hazırlayıp kapının yanına koyduğu valizle 8 yıldır bekleyen diyaliz hastası Mehmet Baştimur, uygun böbreğin bulunmasının ardından yapılan operasyonla sağlığına kavuştu.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesindeki operasyonda, 68 yaşındaki Baştimur'a, Bursa'da beyin ölümünün ardından organları bağışlanan kadından alınan böbrek nakledildi.
ÇOMÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Faruk Özkul, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 8 yıldır böbrek nakli bekleyen Baştimur'un, bu süreçte haftada 3 kez diyalize bağlandığını söyledi.
Hastanın daha önce İstanbul ile Bursa'da özel ve üniversite hastanelerine başvurduğunu ancak kendisine sıra gelmediğini öğrendiklerini ifade eden Özkul, Baştimur'un,  organ nakli  biriminin hizmete girmesiyle ÇOMÜ'ye geldiğini belirtti.
Baştimur ile ilk görüşmesini aktaran Özkul, şunları kaydetti:
"Mehmet amca, yaşadıklarını anlatırken bir bavuldan bahsetti. Mehmet amcanın evinin önünde, çıkış kapısına ulaşmadan önce hemen kenarda bekleyen bir bavulu varmış. Bu bavulda böbrek nakli için ameliyata gitmeden önce hazırlıkları, pijaması, iç çamaşırları varmış. Bir telefon gelmesi halinde hemen alıp çıkacakmış. Ancak 8 yıldır o şehirden bu şehre gitmiş, bir telefon gelmemiş. Biz Mehmet amcayı aradık, 'Bursa'da verici var' dedik. Yaşı 50 olan bir kadının ailesi, organlarını bağışladı. Kan grubu da doku grubu da uyuyordu. Mehmet amca, meşhur valizini alarak koşa koşa geldi."
Özkul, yaklaşık 3 saat süren operasyonla böbrek naklini yaparak Baştimur'u diyalizden kurtardıklarını bildirdi.
Böbreğin vücuda uyum sağladığını dile getiren Özkul, "Şu anda Mehmet amca istediğini yiyip içebiliyor. Yaklaşık 3-4 litre su içebiliyor. Tuzlu, tuzsuz diyeti olmadan yaşamına devam ediyor" dedi.
- "Başvurduktan sonra bir ay içinde uygun böbrek bulundu"
Mehmet Baştimur ise kendisini yeniden sağlığına kavuşturan sağlık ekibine teşekkür etti.
"Evimde hastaneye yattıktan sonra kullanacağım eşyaları hazırladım, valize koydum. 8 yıldır bu anı bekliyordum" diye konuşan Baştimur, şunları söyledi:
"Böyle beklerken ÇOMÜ'ye ait hastanede organ nakli yapılmaya başlandığını öğrendim. Hastaneye başvurduktan sonra bir ay içinde uygun böbrek çıktı. Böbrek uyduğu için bana naklettiler. Şu an dışarıda dolaşabilirim, istediğim kadar su içebilirim, hiçbir rahatsızlığım kalmadı. Hem de çok kısa bir zamanda ameliyat oldum, ayağa kalktım. Kadının böbreğini bağışlayan ailesine çok teşekkür ederim. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın. Kalanlara başsağlığı dilerim."

ÇANAKKALE (AA) MEHMET BAYER


Kaynak radikal.com.tr ulaşmak için tıklayın.

824
Diyalizle Yaşam / Vajinadan böbrek nakli
« : 01 Ağustos 2015, 11:53:28 »
Vajinadan böbrek nakli



Böbrek naklinde tıbbın ulaştığı son nokta ödülle taçlandırıldı…

Böbrek nakli yöntemlerinde son yıllarda çıta ülkemizde çok yukarılara çıkmış durumda. Örneğin karnınızda sadece 2 cm.lik bir delikten girilen aletlevajinadan böbreğinizin çıkarılarak sevdiğinize can verebileceğinizi düşünebiliyor musunuz? Üstelik bu iz de yaklaşık 6 ay içinde tamamen kapanıyor ve yeri hiçbir şekilde belli olmuyor.


Dünyada sadece birkaç yerde yapılabilen bu yöntemin uygulandığı merkezlerden biri Acıbadem International Hastanesi Organ Nakli Merkezi. Prof. Dr. İbrahim Berber başkanlığındaki böbrek nakli ekibi bu uygulamayla geçtiğimiz günlerde bir de ödül aldı. İstanbul Cerrahi Derneği’nin “Cerrahide Yeni Ufuklar” toplantısında, “Vajinal çıkarımlı tek portdonörnefrektomi” isimli video sunumu, Prof. Dr. Berber başkanlığındaki ekibe birincilik ödülü getirdi. 

Kimi zaman büyükanne-büyükbaba, kimi zaman eş-kardeş, kimi zaman da arkadaş hatta çapraz nakille ‘yedi kat yabancı’ kimliğiyle çıkıyor karşımıza organ bağışlayıcıları. Söz konusu ‘sevdiğine can vermek’ olduğunda Türkiye, canlı vericiden organ bağışında Avrupa ülkelerine fark atıyor. Ülkemizde özellikle böbrek naklinde tıbbın ulaştığı nokta da çok yukarılarda. Bir zamanlar ‘hayal’ bile edilemeyecek tıbbi uygulamalar hayata geçiriliyor, başarılı operasyonlarla ‘ömrünün son durağına’ gelmiş kişiler yeniden hayata döndürülüyor. Kronik böbrek yetmezliği de hayati riski beraberinde getiren hastalıklardan biri. Üstelik her geçen gün daha fazla kişinin kapısını çalıyor.

Türkiye’de her 7 kişiden biri kronik böbrek hastası. Hastalık sinsice ilerleyip son aşamada ortaya çıktığından her 10 kişiden 9’u da hastalığının farkında bile olmuyor. 70 bin kişi ise diyalize bağlı yaşamak zorunda ve bu sayı da hızla artıyor. Hiç ummadıkları bir anda böbreklerinin iflas ettiği gerçeğiyle sarsılan binlerce kişi, yaşama tutunabilmek için diyalize girse de, ne yazık ki bir süre sonra organ nakli kaçınılmaz oluyor.

Dünyada sadece birkaç merkezde

Organ naklinde ülkemizde kadavradan bağış son derece az ama canlı vericiden nakilde Türkiye Avrupa’nın çok daha ilerisinde. Organ nakli ameliyatlarında da, teknolojideki baş döndürücü gelişmeye hekimlerin tecrübeleri de eklenince son yıllarda dünya çapında sayılı başarılara imza atılıyor. O başarılardan birine geçtiğimiz günlerde Acıbadem International Hastanesi Organ Nakli Merkezi ekibi imzasını attı.
İstanbul Cerrahi Derneğinin geçtiğimiz günlerde düzenlediği “Cerrahide Yeni Ufuklar” toplantısında  “Vajinal çıkarımlı tek port donörnefrektomi” isimli video sunumu, böbrek nakli ekibine birincilik ödülü getirdi.

Acıbadem International Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı ve Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. İbrahim Berber “Acıbadem International Hastanesi Organ Nakli Merkezi olarak yaklaşık beş senedir böbrek nakli yapıyoruz. Nakil ameliyatlarımızda tabi ki insanları diyalizden kurtarmaya, onların daha konforlu ve rahat bir hayat yaşamasını sağlamaya çalışırken bir yandan da vericilerin yani böbreklerini sevdiklerini hayata döndürmek için bağışlayanların da ameliyatını onlar açısından en konforlu şekilde gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Yaptıkları fedakarlığın sonrasında da onların hayatını en rahat şekilde geçirmesini amaçlıyoruz” diyor. Bu kapsamda vericilerin ameliyatının tümü kapalı yöntemle yapılırken,  bunun kimi ‘tek port’ denilen tek delikten kimi de vajenden çıkarılma şeklinde gerçekleştiriliyor. Acıbadem International Hastanesi böbrek nakli ekibine birincilik getiren ödül de, işte dünyada sadece birkaç merkezde yapılan vajenden böbrek çıkarma işlemi oldu.

6 ayda izden eser kalmıyor

Prof. Dr. Berber, vajenden böbrek çıkarılma işleminde hastanın göbeğinden sadece 2 cm.lik kesi ile laparoskopik aletle içeri girildiğini, böbreğin de vajenden çıkarıldığını belirterek “Bu yöntem doğum yapmış olan kadınlarda uygulanabiliyor. Dünya üzerinde sadece birkaç merkezde yapılıyor.

Literatüre baktığınızda bir iki vaka görebiliyorsunuz” diyor. Daha yeni yeni uygulanan ve çok ileri tecrübe gerektiren bir ameliyat olan vajenden böbrek çıkarmada, hem laparoskopi bilmek hem de bunu ileri düzeyde yapabilecek kapasiteye sahip olmak gerekiyor. Normal ameliyattan yaklaşık 30 ila 45 dakika daha uzun süren bu yöntemin vericiye son derece fazla avantajı bulunuyor.

Normal standart kapalı ameliyatta böbreği çıkarmak için kasık bölgesinden 5-6 cm.lik kesi yapmak gerekirken, bu ameliyatta böbrek vajenden çıkarıldığı için hastanın karın duvarında, göbekteki delikten başka hiçbir kesi izi olmuyor. Üstelik yaklaşık 6 ay içinde izden eser kalmıyor ve dolayısıyla ameliyat izi hiçbir şekilde belli olmuyor.Organ bağışçısı, günlük yaşantısına bir iki güne kalmadan dönebiliyor.


Kaynak milliyet.com.tr ulaşmak için tıklayın.

825
DİYALİZ HASTA VE YAKINLARINA GEREKLİ BİLGİLER



Beslenme, diyaliz tedavinizin önemli bir parçasıdır. Doğru yiyecekleri yeterince yemek için özel çaba harcamanız gereklidir. Yoksa yetersiz beslenir, kilo kaybeder ve çabucak yorulur ya da kendinizi hiç yoktan yorgun hissedersiniz.

Doğru beslenmek için bu başlıklardaki bilgiler size yardımcı olacaktır.

Ayrıca bu bilgilerde diyaliz hastasının karşılaşabileceği bazı önemli sorunlar ve pratik çözümleri tartışılmaktadır.

Çok mu Yorgunsunuz?

İnsanlar hasta olduklarında, kendilerini genellikle yemek yiyemeyecek kadar yorgun hissederler. İşte size enerjinizi ve yemeye karşı ilginizi artıracak bazı yollar:

Önce doktorunuzun onayını alarak kısa yürüyüşler gibi hafif egzersizler yapın. Bunlar size güç sağlayacak, gücünüzü korumanızda etkin olacak ve iştahınızı açacaktır.

Yemeğinizi hazırlamadan önce dinlenin. Özellikle tedavi sonralarında kendinizi yorgun hissedebileceğinizden, yemek yaparken ayakta geçireceğiniz vakit, yorgunluğunuzu daha fazla hissetmenize yol açacaktır.

Önceden hazırlayacağınız yemekleri bu gibi zamanlarda kullanmak üzere dondurup saklayabilirsiniz.

Havanın uygun sıcaklıkta olduğu dönemlerde evinizi havalandırmak, oksijen sirkülasyonunu artıracağından, temiz hava almak sizi nispeten rahatlatacaktır.

Hemodiyaliz seansından çıktıktan sonra evinize eğer merdiven çıkarak ulaşıyorsanız, mutlaka kat aralarında ya da her 5-6 basamakta bir dinleniniz. Bütün basamakları tek seferde çıkmaya çalışmayınız.

Bulantınız mı Var?

Bulantıyı önlemek ya da hafifletmek için aşağıdaki yöntemleri deneyebilirsiniz.

Eğer mideniz iyi değilse kendinizi yemeye zorlamayın.

Yemek pişerken çıkan kokulardan kaçının ve iyi havalandırılmış bir odada yemek yiyin.

Ağzınıza birkaç kraker atın ya da soğuk (ısıtmadan) bir şeyler yiyin.

Yemeğinizi yavaş yavaş yiyin ve yemeklerden sonra dinlenin.

Kızarmış yiyeceklerden kaçının.

Sıcak yemekler yerine soğuk yiyecekleri tercih edin.

Yemeklerde kullandığınız katı yağı azaltın, hatta hiç kullanmayın. Onun yerine daha rafine ve sağlıklı olan zeytinyağını yemeklerde tercih edin.

Bulantıyı bastırmak için bir-iki dilim elma bulantınıza iyi gelebilir. Ancak diğer meyvelerden potasyumunuzu yükseltme riski taşıdığından uzak durun.

Kusuyor musunuz?

Sık sık, ama az yiyin.

Yavaş yiyin ve yediklerinizi iyi çiğneyin.

Kusacağınızı hissettiğinizde uzanın ya da iyi havalandırılmış bir odada, başınız ve omuzlarınız yüksekte kalacak biçimde dinlenin.

Gıdalarınızı günlük olarak hazırlayıp, günlük olarak tüketin.

Giysileriniz sıkıyorsa gevşetin; yüzünüze ve boynunuza serin nemli bezler koyun.

Kusarak fazladan yitirdiğiniz sıvıyı yerine koymak için bir bardak çay, bir kase et suyuyla yapılmış çorba ya da çok az miktarda su için. Öte yandan, diyaliz tedavileri arasında kazandığınız kiloları yakından takip ederek çok fazla sıvı alıp almadığınızdan emin olun.

Şeker hastasıysanız ve kusmanıza soğuk terleme ve/veya baş dönmesi, göz kararması, halsizlik, titreme eşlik ediyorsa mutlaka kan şekerinizi ölçün. Kan şekeriniz aşırı yüksek veya aşırı düşük olabilir. Bu durumda merkezimizle temasa geçin.

Şişkinliğiniz mi var?

Yemeklerinizi günde 6-8 kez, ama azar azar yiyin.

Yavaş yavaş yiyin; hızlı yemek hava yutmanıza neden olur.

Yemek yedikten hemen sonra hemen kanepeye veya yatağa uzanmayın. Hatta evin içinde beş altı kez dolaşmanız hazımsızlığa karşı iyi gelebilir.

Hafif egzersizler de size yardımcı olabilir, ama bu konuda önce doktorunuza danışmalısınız.

Şişkinliği gidermek için çok sayıda maden suyu ve soda tüketmeyin. Bu maden sularının içindeki bazı madensel tuzlar çok tüketildiği takdirde size zarar verebilir.

Ağız tadınız mı kaçtı?

Diş hekiminize görünerek dişlerinizde ya da diş etlerinizde bir sorun olup olmadığını araştırmasını isteyin. Eğer esaslı bir diş tedavisi görüyorsanız bunu doktorunuza bildirmeyi unutmayın. Vücudunuzu bir enfeksiyon olasılığına karşı korumak üzere antibiyotik kullanmanızı önerebilir.

Bazen ilaçlarınız da tat alma duyunuzu etkileyebilir. Bu konuda doktorunuza danışın. Yemeklerinize lezzet katacak değişik baharatlar deneyin. Kımızı etin tadı kötü gelmeye başladıysa, eti bitirmeden önce yaptığınız salata sosuna yatırın. Sürekli kırmızı etle besleniyorsanız bir süre için tavuk eti yemeyi tercih edebilirsiniz.

Koku duyunuz tat duyunuzu etkileyebilir. Yemek hazırlanırken mutfakta bulunmayın. Ağır kokusu olmayan tavuk ya da salata gibi yiyeceklere yönelebilirsiniz.

Ağzınızdaki metalik tadı gidermek için limon ya da bir iki tane ekşi meyvelerden erik ya da meyve aromalı mayhoş şekerlemeler yiyin. (Şeker hastaları bu konuda dikkatli olmalıdırlar.)

İştahınız mı Yok?

Akşamları açlık hissetmiyorsanız ana öğününüzü sabah kahvaltısına, kahvaltıdan sonraki atıştırmalara ya da öğle yemeğine kaydırın.

Sabahları yemekten hoşlanmıyorsanız dahi mutlaka sabahları hafif bir şeyler atıştırın ve ana yemeğinizi gün içinde, kendinizi daha iyi hissettiğiniz bir zamanda yiyin.

Sık sık ama azar azar yiyin. Gün boyunca yenen küçük öğünler bazen, üç büyük öğüne göre daha sağlıklı olabilir.

Yemek yerken küçük lokmalar alın. Azar azar yemek tüm yeme sürecinizde büyük bir farklılık yaratabilir. İştahınızı kaybetseniz bile yemekten vazgeçmeyin! Kimi zaman, yemek yemeyi tıbbi bakımınızın bir parçası olarak düşünmelisiniz.

Depresyonda mısınız?

Yeni bir yaşama düzenine uyum sağlamak (diyaliz tedavisi görmek, ilaçlar almak ve farklı bir beslenme düzenine girmek) zor ve rahatsız edici olabilir. Diyaliz hastalarının çoğu kendilerini moralsiz hatta üzüntülü hissederler.

Böyle zamanlarda kendinize özen göstermeniz çok önemlidir. Bu ise doğru beslenme, egzersiz yapma ve yeterli uyku anlamına gelir.

İçinde bulunduğunuz olumsuz ruh durumunu aşmak için sevdiklerinizle bir arada bulunmaya, hoşunuza giden şeyleri yapmaya çaba göstermelisiniz. Her gün için yapacağınız değişik bir etkinlik tasarlayın. Bunun öyle büyük bir iş olması gerekmez: Müzik dinleyin, ev hayvanlarıyla oynayın, bahçe işleriyle uğraşın, bir çocuğa gülümseyin, bir arkadaşınızı ziyaret edin...

En iyi arkadaşınız bu durumda olsaydı ona ne yapmasını önerirdiniz?

Kendinizin "en iyi arkadaşı" olun.

Duygularınızı öğrenebilmeniz için başka hastalarla konuşmak ferahlatıcı gelebilir.

Kimi zaman, hiçbir şeyin ?sıkıntıları gidermeye? yaramadığını düşünebilirsiniz. Eğer bu mutsuzluk duygusu iki haftadan uzun sürerse depresyon dene bir hastalığa yakalanmışsınız demektir. Depresyonun belirtileri aşağıda belirtilmiştir.

Belirgin bir iştah değişikliği ve dikkat çekecek ölçüde kilo kaybı

Uyku düzeninde belirgin bir değişme (çok ya da az uyuma)

Önceden zevk alınan etkinliklere yönelik ilgi ya da memnunluk duygusunun kaybı

İki tedavi seansı arasında enerji kaybı

Sürekli bir umutsuzluk duygusu

İfade edilemeyen kızgınlık ya da gereksiz suçluluk duyguları

Dikkat toparlayamama ya da düşünememe

Tekrarlayan ölüm ya da intihar fikirleri

Bu durumlardan en az beşini kendinizde hissediyorsanız merkezimizdeki psikoloğumuzdan mutlaka yardım isteyin. Unutmayın sıkıntılar paylaşıldıkça azalır.

Tedaviye Katılın

Kendinizi tedavi programınızın bir parçası olarak kabul edin yaşamınız üzerinde bu yolla oluşturacağınız denetim, hastalığınıza uyum sağlamada anlamlı bir etken olacaktır. Diyaliz hastaları, beslenme düzenleri ve sıvı alımı konularında getirilen sınırlamaların karşılaştıkları en önemli kısıtlamalar olduğunu hep söylerler. Yeni bir yeme-içme alışkanlığı oluşturmaya çalışmanız geçiş sürecini rahatlatacak, hastalığınızın geleceğine ilişkin tahminleri kolaylaştıracak ve hem aileniz hem de sizin için daha olumlu bir yaşama ortamı yaratmanıza yardımcı olacaktır.

Kaynak: MEDİKARE GRUP

Sayfa: 1 ... 53 54 [55] 56 57 ... 59